Popüler bir yaklaşımla ad koymak istenseydi başlık, Karikatürde Cinsellik ve Erotizm olabilirdi. Belki Cinsel ve Erotik Karikatürlerde Birey şeklinde de düşünülebilir.
Kösnü, halk dilinde yaygın olan, ama kırsalın dışında pek kullanılmayan bir sözcük. Eski Türkçe ile Orta Türkçedeki arzu etmek ve dilemek anlamına gelen “köse” den türeyen kösnü, Erkek ve dişinin birbirine karşı duydukları cinsel istek, şehvet anlamına gelir bugünkü konuşma dilinde. Anadolu ağızlarındaysa; ‘kösnük, kösmük, kösnek, küsnek, küsnük’ 1.çiftleşmek isteyen at, eşek vb hayvan; 2.cinsel sapık erkek; 3.isterik kadın anlamına gelir.(1)
Cinsellik, bir ad olarak dilimize Arapçadan gelen ve yaşambilimde(biyoloji); erkeklik ve dişilik olarak canlı varlıkların cinsel özelliklerinin tümü olarak açıklanır.(2)
Aynı kaynak erotizm’in, ad olarak Yunancadan dilimize girdiğini imler ve şu anlamlarla karşılar; 1.erosçu olma durumu, 2.cinsel duygu ve isteklerine çok düşkün olma durumu. Eş. Erotizm, yeni kösnüllük.
Eros, Yunan mitolojisinde aşk tanrısı olarak geçer. Cupido, Roma mitolojisindeki karşılığıdır. Eros yalnızca aşk değil, üremenin de tanrısıdır. Eros mitolojide ve kaynaklarda gençleştirilerek (çocuklaştırılarak) sevginin de sembolü haline getirilmiştir.
Serre’nin şu karikatürü buna bir örnektir.
Bunu da Serre’nin alttaki karikatürüyle içleştirelim.
Cinsellik yaşamsal bir kavram olarak dirimbilimin alanında en geniş ayrıntılarıyla ele alınıp incelenirken ruhbilimle de iç içedir. Öte yandan bireyin cinsel yaşamı kültürel, ekonomik, tarihsel ve coğrafi olarak da içleşmiş durumdadır.
Örneğin batı kültürünün hoşgörü ve doğallıkla algıladığı bireyin cinsel yaşam biçimi doğu toplumlarında tersinlenmiş olarak ortaya çıkar. Bu da kapalı ve sapık ilişkileri doğurur.
Metin Üstündağ’ın şu karikatüründeki gibi.
Örneğin ülkemizin çok yakın geçmişinde yaşanan Manisa, Siirt, vb bölgelerdeki cinsel sapma olayları bunun en kaba örneğidir. Geçtiğimiz yıllarda batıda yaşanan ve bütün Avrupa’yı ayağa kaldırın, bir babanın öz kızını yıllarca mahzende tecavüz etmesi ve bu tecavüz sonucu çocukların doğması, yüzyıllarca süren kültürel ilişkileri alt üst etmiştir o coğrafyada.
Bu ve benzeri olaylar bireye ait olduğu toplumda “ben” olup olamama durumunun bir sapma şekliyle patlamasından başka bir şey değildir. İç yaşamının volkanını ortak değerler bileşeninde aşamayan birey, kendini çevreleyen ekonomik koşulların, farklı biçimde kendine sağladığı olanaklarla bu iç çatışmalarını toplumla ters düşecek şekilde yaşar.
Yine Serre’den bir örnek.
Cinsellik ve erotik kavramlarını ele alırken bazı sözlük ve ansiklopediler sözcükleri birbirleriyle de karşılarlar.
Sözcüklerin kullanımında algıya kattığı ayrıntıları da göz ardı etmemek gerekir. Günlük yaşamda kullanılan erotizm ile cinselliğin arasındaki farkı ipince bir çizgiyle ayırmak olasıdır. Dirimbilimselliğin dışında cinsellik her ne kadar biraz ağırlaşsa da erotizm daha hafif, daha insansı ya da kabalığa ve hayvansı isteği geri iten bir çağrışımı göz ardı etmemek gerekir. Cinsellikteki algıysa erotizmin tersinlenişi olarak da düşünülebilir.
Karikatür sanatındaki cinsellik (kösnülük) teması, bütün ülkelerde yaşanan bir gerçekliğin estetize edilişinden başka bir şey değildir. Bunun verilişi yani cinsellik ya da erotizmin karikatür ile yansıtılışı o ülkenin eğitim ve kültürel durumuyla yakından ilgilidir.
Ülkemiz karikatüründe bunun binlerce örneğini görebiliyoruz. 1900’lü yıllardan günümüze dek birçok mizah ve karikatür dergisinde erotik ve cinsellik konusu işlenmiş ve çok da ilgi çekmiştir. En çok da satış yapan dergilerin başında bu tür yayımlar gelmektedir.
İlginin bu derece yoğun olmasının en önemli özelliklerinden biri cinselliğin, bir tabu olmasıdır. Özellikle birkaç büyük kentimizin dışındaki şehir, kasaba ve köylerimizde gençler açıkça, orta yaşlı ve az sayıda yaşlılar da gizli bir şekilde cinselliği konu alan mizah- karikatür dergilerini zevkle okumaktadırlar!
Kendi içlerindeki bastırılmış duygularının, ortaya koyamadıkları ya da sağlıklı yaşanamayan cinsel ilişkilerinin yansımalarını bu dergilerde görmektedirler.
Fatih Solmaz’ın şu karikatürüne bir bakalım.
Bireyler kendi ‘ben’lerini bu dergilerde bulmaktadırlar.
Okurun kültür düzeyinin düşük olması karikatürcüyü de zorlamamaktadır.
Tematik olarak estetik kaygı ve sanatsal beğeni sorunu olmayan bazı çizerler, okuru da alt seviyelerde tutmaktadırlar.
Bir başka gözle bakıldığında çizerler, toplumdaki bireylerin bir sesi, soluğu olarak öne çıkar, ilgi de görürler. Oysa bu ses, onların(okurların) duygularını, bastırılmış sorunlarını salt sorun olarak ortaya koyar. Bu, karikatürü bir sanat olarak ele aldığımızda reddedilemez bir durumdur. Ama kapalı bir toplumun değer yargıları bir üretim malzemesi olarak ele alındığında sanatsal sorunun da sorgulanma durumu ortaya çıkar.
Sonuçta karikatür sanatında bir meta olarak ele alınan cinsellik, sanatın da ötesinde ekonomik, kültürel, toplumsal, sosyal, biyolojik, ruhsal alanların toplamı olarak kendini çarpıtılmış bir şekilde piyasaya sürer.
(1.) Türkiye Türkçesindeki Türkçe Sözcüklerin Köken Bilgisi Sözlüğü, Prof. Dr. Tuncer
Gülensoy, A-N, TDK, Ankara 2007
(2.) Tükçe Sözlük, Ali Püsküllüoğlu, Doğan Kitap 2.bas. Ekim 1999 İstanbul
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder