23 Ağustos 2008

Mizah Muhalefetini Arıyor!

Muhalefet partisinin yapamadığını mizah dergilerinin yaptığı söylenir. Ancak "AK Parti davası"nda mizah dergileri sınıfta kaldı. İşte Türk mizah dergilerinin içler acısı hali...
Mizah ve muhalefet ilişkisi çok vurgulanır. Hatta Türkiye’de muhalefet partisinin yapamadığı muhalif çizginin haftalık mizah dergileri marifetiyle doldurulduğu söylenir. Acaba öyle mi? Mesela “AK Parti davası”nın neticesi üç mizah dergisinin de pek de özgürlükçü bir söylemden hareket etmediğini ortaya koymuş oldu.


Mizah Muhalefetini Arıyor!

Suavi Kemal Yazgıç
Gerçek Hayat Dergisi

İlk mizah dergimiz 24 Kasım 1870 tarihinde Teodor Kasap tarafından çıkartılan “Diyojen”di. O zamandan beri mizah “muhalif” bir damar olarak siyasetle irtibatlarını kurdu. Ancak bu irtibatın ne derece “sahih” olduğu hep tartışma konusu oldu. Günümüzde en çok satan üç mizah dergisi olan Leman, Penguen ve Uykusuz dergilerine bakınca, şimdiye kadar çıkan dergilerin sahip olduğu handikaplardan azade olmadıkları ayan, beyan ortada. Nedir bu handikaplar? Gelin biraz yakından bakalım…

Öncelikle mizah dergilerinin “muhalefet”lerinin hedefi sorunlu. İktidara değil hükümete muhalefet etmeyi yeterli görüyor bu dergiler. Aradaki farkı bu mizah dergilerinin “28 Şubat”, “27 Nisan e bildirisi”, “Ergenekon” gibi derin olayları “görmezden gelme kapasitesinin” yüksekliğine bakarak anlayabiliriz. Leman Dergisi’nde “haftanın laleleri” arasında darbekârlar hiç yer almadı. Başörtüsü yasakçıları arasında mizahçıların da mümtaz bir yeri var. Mesela “türban” lafzını kullanmaları bile “yasakçıların” lügatini benimsediklerinin bir göstergeden başka ne ki? Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün eşi Hayrünnisa Gül’ün “tavşan kız” gibi karikatürize edilmesinin bir benzeri “yasakçılar” için hiç düşünülmedi. Acaba karikatürize edilmesinin teklifi bile yasak olan mümtaz şahsiyetler listesi var da biz mi habersiziz. Buna karşılık mesela Leman dergisinde yer alan bir kapakta, ultrasonda kız çocuğu dünyaya getireceğini öğrenen bir annenin “Kız mı? Böyle türbanlı kapalı bir Türkiye’ye kız getirmek istemiyorum Turgut!..” demesi ön plana çıkıyor. Anne adayını eşi, “Müsterih ol, laikliği delemezler sevgilim!..” diye teselli ediyor. Böylece “yasakçılara” mazot taşıyan bir “espri” ile mizah muhalefet ilişkisi hükümeti vurmak adına iktidar lehine zedelenmiş oluyor.


NETLİK AYARI BOZUK
Sahi Susurluk kazasıyla ilgili çokça yayın yapan ve hatta bu konuda bir kitap bile yayınlayan Leman Dergisi’nin iş Ergenekon’a gelince “sükut” etmesi ve bunun sebebi sorulunca ‘Biraz daha bir şeylerin ortaya çıkmasını bekliyoruz.' demesi manidar değil mi? demek ki konuyla ilgili yaşanan “enformasyon bombardımanı” bile yetersiz kalmış. Uykusuz dergisi yazı işleri müdürü Uğur Gürsoy ise benzer bir söylemle ‘Biz her şey netleşsin istiyoruz, konunun Meclis gündeminde tartışılmasını bekliyoruz.' diyor. Bu mantıkla yaklaşınca mizah dergileri “eleştiri oklarını” hangi konuya çevirebilirler ki? Başka hiçbir konuda “netlik” aramayan bir mizahçının “netlik” ayarları bana problemli görünüyor.
Günlük hayatları ve popüler kültürle ilgili olarak “deha örneği” espriler yapan bu insanların iş politikaya gelince Cemal Nadir Güler’den beri aynı klişeleri bayatlatması çok hazin. Yoksulluğun o günlere göre çok derinleştiği, gelir dağılımı uçurumunun akıl almaz boyutlara ulaştığı Türkiye’de hâlâ aynı “esprilerin” ısıtılıp ısıtılıp dergilere “kakalandığı” ve sığlığın rekor kırdığını görmek hiç de mutluluk verici değil.


DERGİLERİN “KAPATMAMA” ACISI
Birbirlerinden klonlanan Leman, Penguen ve Uykusuz dergileri serisi AK Parti’nin kapatılmamış olmasını hiç de özgürlükçü bir perspektiften değerlendirmediler. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın kendisi hakkındaki bir karikatüre dava açmasını "anti-demokratik" bulan mizah dergilerinin bir siyasi partinin kapatılması yolunda bu denli “cevval” bir tavır içinde olması elbette yadırgatıcı. Penguen dergisi "AKP kapatılmadı, uyarı aldı...", Leman, "Ve AKP kapatılmadı..." ve Uykusuz dergisi ise "AKP kapatılmadı para cezası aldı." yorumları yer aldı. Uykusuz, Anayasa Mahkemesi'nin AK Parti'yi kapatmayarak sadece yaraladığı ima edilerek, "Artık daha saldırgan olacak." denilerek AK Parti’nin kapatılmamış olmasının onları yaraladığını vurguladı.

SÜKÛT İKRARDAN GELİR NEREYE GİDER
Mizah dergilerinin hükümeti eleştirmek ama buna karşılık iktidar karşısında sus pus olmak meziyeti şüphesiz yeni bir şey değil. İlk mizah derginin yayınlandığı tarihe kadar götürmek mümkün bunu. Ahmet Kekeç’in tespiti sadece 28 Şubat sürecini anlatmıyor elbette: “Bu ülkede koskoca bir "28 Şubat süreci" yaşandı. Yazarlar fişlendi, yazarlar andıçlandı. Acımasızca sürek avları düzenlendi. Başörtüsüyle Meclis'e girmeye cüret eden bir milletvekili toplumsal lince maruz kaldı. Evine geceyarısı baskınları düzenlendi. Çocukları okulda, servis minibüsünde, sokaklarda tartaklandı. Hiçbir psikolog, hiçbir aile uzmanı, hiçbir ebeveyn, hiçbir "mizah dergisi" bu vahşete itiraz etmedi.”

Olan bitene karşı bunca sessiz kalan mizahçılarımız elbette “sükut ikrardan gelir” sözünü biliyor. Bir de sükutun nereye gittiğini, onları nereye sürüklediğini bir görseler belki yayın çizgilerine “özeleştiri” yapmayı da düşünürlerdi.

“Hızlı Gazeteci” adlı çizgi roman serisine imza atan ve halen Star Gazetesi’nde köşe yazarlığı yapan Necdet Şen, bakın http://www.derkenar.com/ adlı sitesinde bu duruma nasıl açıklık getiriyor: “Hiciv sanatı, hep iddia edildiği gibi sahiden de ezilenlerin ezenlere karşı bir silâhı mıdır, yoksa bu tanım, yetmişli yılların militan solcuları tarafından tahrif edilmiş (ve stratejiye eklemlenmiş) bir mizah tanımı mı? Çünkü eğer mizahın sadece ve daima güçlü olanı eleştirmesi yapısal bir zorunluluk ise, iktidar elitinin dışında kalanlara, değişimden yana ve sisteme karşı olanlara karşı takınılan bu (sol kisveli) tutucu muhalefet neyin nesi? Emekli generallerle ve ittihatçı artıklarıyla aynı dili konuşan mizahçı hangi “baskı”ya baş kaldırıyor olabilir?”
Necdet Şen’in sorusunu cevaplamayan karikatürist nesline “aşina” değiliz elbette…

Tek parti dönemi “mizah”
“Markopaşa” çıktığı dönemde dağıtım şansı bulamamış, bizzat Aziz Nesin tarafından dağıtılmış, 6 bin tirajla başlayıp 60 bini aşan tirajlara ulaşmış bu 4 sayfadan oluşan haftalık mizah gazetesi idi. 4 üyesi hapse girdi, çeşitli kereler kapanma cezası aldığı için 7 ayrı isimle 77 sayı çıktı. 8 kere sahip, 10 kez Yazıişleri müdürü, 9 kez matbaa, 10 kez de adres değiştirdi. Hakkında 16 kez dava açıldı ve 4 yazar-çizeri hakkında toplam 8 yıl, 2.5 ay hapis cezası verildi.


MUHALEFET SIĞ
NECDET ŞEN (Yazar)

Mizahın özündeki muhalefet etme düsturu, ne yazık ki hem Gırgır'da hem de onu izleyen dergilerde sığ sularda seyretti. Önceki kuşak dergilerde bu durum daha da içler acısıydı. 1960 ihtilâli sonrasında çizilen sallandırın bunları; bağlamındaki karikatürlerin bu ülke mizahının utanç vesikaları olduğunu düşünüyorum. Gerçek iktidarı elinde bulunduran silahlı ve silahsız bürokrasiye hemen hemen hiç değinmeden, sadece seçimle gelip (bazen darbeyle) giden sivil siyasetçileri hicvetmeyi yeğleyen Gırgır öncesi ve sonrası popüler çizerler muhalif olmak kavramının içini pekiyi doldurabilmiş gibi görünmüyor. Ama yine de tarihe bir kayıt düşmek gerekir ki, 12 Eylül darbesini izleyen baskı döneminde, o darbeye ve uygulamalarına dil uzatabilecek cesaret de yalnızca Gırgır'dan geldi.
Gırgır ve onun açtığı yoldan ilerleyen mizah ve karikatür eğrisinin çoğunlukla kendilerini sol çizgiye daha yakın görseler de, bu solculuğun CHP geleneğinden daha yaratıcı bir solculuk olamadığı ortada. Bu haliyle Gırgır türevi dergilerin solculuğu biraz mübalâğa yaparsak aşiret törelerine sımsıkı bağlı feodal delikanlıların, kardeşkanı akıtan nevrotik namus takıntısıyla fazlaca benzeşiyor. En ufak farklılıkta kasaturasına davranan bura solcusu/mizahçısı her taşın altında bir iffetsizlik arıyor.
Gırgır dergisini izleyen sonraki kuşak dergilerinin de olmayı başaramadıklarını azınlıkla sınırlı kalan bir gerileme tablosunun ortaya çıktığını da ayrıca eklemek zorundayım.
Kişisel görüşüm, bu akımın son yirmi yılda hiç bir yeniliğe imza atamadığı, daha yetmişli yıllarda yapılmış ve tüketilmiş klişeleri durmaksızın tekrarlamaktan öteye geçemediği ve o kuşak çizerlerinin (bu satırları yazan muhterem de dâhil olmak üzere) eski parlak günlerine dönüş yapabileceklerine dair herhangi bir sinyal veremediklerini belirtmek zorundayım.
Buna karikatürün dünya genelinde içine düştüğü ilgi azalması, kavram yaratamama, önemsizleşme sürecini de göz önünde tutarak bakarsak, yeni kuşakları karikatür ve çizgi romana yönlendirecek farklı ve güçlü akımlar ortaya çıkana kadar, bu gerilemenin sıradaki aşamalarını da gözleyecekmişiz gibi görünüyor.

Suavi Kemal Yazgıç
Gerçek Hayat Dergisi

Kaynak:
TimeTurk

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder