Hasan EFE
Karikatür sergilerini gezen, gazetelerdeki karikatürleri okuyan / bakanlar, gazete veya sergideki okuma / bakma sürecini tamamladıktan sonra “mantık bunun neresinde?” diyerek karikatürü mantıksız bulur!
Doğru!
Sapmasız bir bakış, karikatürde “mantık”ı bulamaz....
Konuyu açmadan önce “mantık” sözcüğü/terimi üzerinde duralım.
Ali Püsküllüoğlu Türkçe Sözlük’te bunu şöyle açıklar, “ Mantık a. Ar. I. doğru, akla uygun düşünme yetisi ve yolu. 2. akıl yürütmede, düşüncede doğruluk, düzgünlük, tutarlılık. 3. doğru düşünme yöntemi, sanatı ve bilimi...”
Buradan yola çıkarak Chaval’ın şu karikatürüne formel – biçimsel mantık boyutuyla bakalım.
Chaval-Cartoon Classics, Diogenes Verlag AG, Zürih, 1977
Kör bir fotoğrafçı!
Yukarıdaki tanıma göre bu durum formal-düşünsel mantığa terstir. Fotoğraf bir görme, bakma sanatıdır. Görme organının işlerliği söz konusudur fotoğraf mesleği ya da sanatı için. Bu uğraş içinde olan birinin görmesi, kör olmaması gerekir.
Demek ki bu karikatür ilk bakışta bir mantıksızlığı sergiler.
Mantık terimini biraz daha açalım. Felsefenin Başlangıç İlkeleri’nde Georges Politzer, Mantık Nedir? başlığı altında şöyle bir açıklama getirir.
“ ‘Mantık’ doğru düşünme sanatıdır. Gerçeğe uygun bir biçimde düşünmek, mantık kurallarına göre düşünmektir.
Nedir bu kurallar? Başlıca üç mantık kuralı vardır:
1.Özdeşlik ilkesi: ...bir şeyin kendi kendisinin aynı kalmasını, değişmemesini gerektiren ilkedir. (at at’tır).
2. Çelişmezlik ilkesi: bir şeyin hem kendisi hem kendi karşıtı olmaz aynı zamanda. Ya biri ya öteki doğrudur. (Hayat, hem ölüm hem de hayat olamaz).
3.Üçüncüyü dışta bırakma ilkesi: karşıt iki olasılık arasında bir üçüncü olasılık yoktur. Hayat ile ölüm arasında bir seçme yapmak zorunludur; üçüncü bir olasılık imkansızdır.
......
Görülüyor ki, mantık ve metafizik arasında sıkı bir birlik bağı vardır. Mantık bütün şeyleri kesin sınıfa ayıran, bundan dolayı da, bütün şeyleri kendi kendileriyle özdeş görmeye götüren, sonra da bir tercih yaparak ya ‘evet’ ya ‘hayır’ diye bizi kestirip atmak zorunda bırakan ve sonuçta iki şık arasında, örneğin hayat ve ölüm arasında bir üçüncü olasılığı kabul etmeyen bir araç, bir düşünce yöntemidir.” (s.140-141)
Buradan yola çıkarak düz yani formel-biçimsel okunan bir karikatürü bir üçüncü şekilde yani sapmalarla okuyamayız (bakamayız)...
Bir başka deyişle formel-biçimsel mantıkla okunan / bakılan karikatürler bizi metafiziğe mi götürür? sorusu usumuza takılırsa yanıtımız elbette ki, “evet”tir.
O zaman, formel – biçimsel mantık ile okunan / bakılan karikatürdeki algılama yaklaşımı metafizikseldir denebilir.
Bir de TDK’nın Mantık Terimleri Sözlüğü’nden bakalım. Mantık, “Önermelerin tutarlılığı ile çıkarımların geçerliliğini belirleyen kuralları konu edinen bilim.”(s.93)
Bu tanıma göre Tomi Ungerer’in karikatüründe de bir tutarsızlık görüyoruz.
Karikatür sergilerini gezen, gazetelerdeki karikatürleri okuyan / bakanlar, gazete veya sergideki okuma / bakma sürecini tamamladıktan sonra “mantık bunun neresinde?” diyerek karikatürü mantıksız bulur!
Doğru!
Sapmasız bir bakış, karikatürde “mantık”ı bulamaz....
Konuyu açmadan önce “mantık” sözcüğü/terimi üzerinde duralım.
Ali Püsküllüoğlu Türkçe Sözlük’te bunu şöyle açıklar, “ Mantık a. Ar. I. doğru, akla uygun düşünme yetisi ve yolu. 2. akıl yürütmede, düşüncede doğruluk, düzgünlük, tutarlılık. 3. doğru düşünme yöntemi, sanatı ve bilimi...”
Buradan yola çıkarak Chaval’ın şu karikatürüne formel – biçimsel mantık boyutuyla bakalım.
Chaval-Cartoon Classics, Diogenes Verlag AG, Zürih, 1977
Kör bir fotoğrafçı!
Yukarıdaki tanıma göre bu durum formal-düşünsel mantığa terstir. Fotoğraf bir görme, bakma sanatıdır. Görme organının işlerliği söz konusudur fotoğraf mesleği ya da sanatı için. Bu uğraş içinde olan birinin görmesi, kör olmaması gerekir.
Demek ki bu karikatür ilk bakışta bir mantıksızlığı sergiler.
Mantık terimini biraz daha açalım. Felsefenin Başlangıç İlkeleri’nde Georges Politzer, Mantık Nedir? başlığı altında şöyle bir açıklama getirir.
“ ‘Mantık’ doğru düşünme sanatıdır. Gerçeğe uygun bir biçimde düşünmek, mantık kurallarına göre düşünmektir.
Nedir bu kurallar? Başlıca üç mantık kuralı vardır:
1.Özdeşlik ilkesi: ...bir şeyin kendi kendisinin aynı kalmasını, değişmemesini gerektiren ilkedir. (at at’tır).
2. Çelişmezlik ilkesi: bir şeyin hem kendisi hem kendi karşıtı olmaz aynı zamanda. Ya biri ya öteki doğrudur. (Hayat, hem ölüm hem de hayat olamaz).
3.Üçüncüyü dışta bırakma ilkesi: karşıt iki olasılık arasında bir üçüncü olasılık yoktur. Hayat ile ölüm arasında bir seçme yapmak zorunludur; üçüncü bir olasılık imkansızdır.
......
Görülüyor ki, mantık ve metafizik arasında sıkı bir birlik bağı vardır. Mantık bütün şeyleri kesin sınıfa ayıran, bundan dolayı da, bütün şeyleri kendi kendileriyle özdeş görmeye götüren, sonra da bir tercih yaparak ya ‘evet’ ya ‘hayır’ diye bizi kestirip atmak zorunda bırakan ve sonuçta iki şık arasında, örneğin hayat ve ölüm arasında bir üçüncü olasılığı kabul etmeyen bir araç, bir düşünce yöntemidir.” (s.140-141)
Buradan yola çıkarak düz yani formel-biçimsel okunan bir karikatürü bir üçüncü şekilde yani sapmalarla okuyamayız (bakamayız)...
Bir başka deyişle formel-biçimsel mantıkla okunan / bakılan karikatürler bizi metafiziğe mi götürür? sorusu usumuza takılırsa yanıtımız elbette ki, “evet”tir.
O zaman, formel – biçimsel mantık ile okunan / bakılan karikatürdeki algılama yaklaşımı metafizikseldir denebilir.
Bir de TDK’nın Mantık Terimleri Sözlüğü’nden bakalım. Mantık, “Önermelerin tutarlılığı ile çıkarımların geçerliliğini belirleyen kuralları konu edinen bilim.”(s.93)
Bu tanıma göre Tomi Ungerer’in karikatüründe de bir tutarsızlık görüyoruz.
Tomi Ungerer-Cartoon Classics, Diogenes Verlag AG, Zürih, 1977
Çizerin okura sunduğu önermede ölüme ya da tehlikeye giden bir beklenti var. Karikatürü düz olarak (formel-biçimsel mantıkla) okuduğumuzda, bir evde yaşayan bireyler kapılarının önünü (eşiğini) oyarak yaşam sürdüremez. Çizerin sunduğu önermedeki çıkarımın geçerliliği mantıksal olarak olası değil. Yani tanımda belirlenen kurallar yok bu karikatürde.
Karikatürün bize sunduğu önermedeki düşünceyi gerçek yaşamdaki düşünceyle doğrulayamıyoruz. Antik çağdan beri süre gelen bu düşünce yaklaşımını Aristoteles’te görürüz. Daha sonra bu yaklaşım değişikliklere uğrayarak günümüze dek gelmiştir.
Yazımızın başında G. Politzer’den yaptığımız alıntıda da belirttiğimiz biçimsel mantık kurallarına göre okunan karikatürlerde bir mantıksızlık söz konusudur.
O zaman bir yerde düz okunan karikatürün mantığına, mantıksızlıktır diyebiliriz.
Oysa karikatürün özünde var olan çelişkiler okurun / bakanın düşüncesini sapmalarla başka bir yöne çeker.
Çizer, karikatürün doğası gereği formel-biçimsel mantıkla okunan / bakılan karikatürle bizi ilkin bir devinim içine sokar. Sonra kişi / kişiler karikatürü çözümleme uğraşına girdiklerinde eylemsel bir düşünce alanına sürüklenirler. Bu süreç karikatürdeki mantıksızlığı kırar.
Karikatürlerdeki formal-biçimsel mantığın kırılması onun (karikatürün) özündeki mantıksızlıktır! Bu mantıksızlık, düşüncenin derinlerindeki çelişkilerin eylemsel olarak zihinde yeniden yaratılmasıdır.
Tomi Ungerer ‘in karikatürüne bu açıdan bakalım.
Karikatürün bize sunduğu önerme bir ev halidir. Kadın ve erkeği, hangi sınıfsal toplumda ya da kültürde ele alırsak alalım sokakta var sayamayız. Hiçbir öğreti, inanç, sınıf, din, vb. toplum böyle bir aile biçimini onaylamaz. Buna göre kadın ve erkeğin paylaştığı yaşam alanı bir ev veya benzeri bir mekan (ortak yaşam olanı )olabilir. Ortak bir mekanda paylaşılan yaşam kişiler(eşler) arasında sorunları da beraberinde getirir. Çözülemeyen bu sorunlar öyle bir yere varır ki eşler birbirini çekemez hale gelir. İşte böyle bir ortamda kadın ve erkek (eşler) birbirinin kuyusunu kazarlar (kapı eşiğindeki boşluk)!
Eşler birlikte olmak istemezler. Adamın yüzündeki gülüşün altındaki sinsilik, karşı tarafı (eşi) hissettirmeden zarar verme yönündeki bir düşüncenin saptırılmış şeklidir. Aynı durum kadın için de geçerlidir. Geçimsizlikte baş gösteren sinsi saldırı (kapı eşiğinde çukur açma) tek yönlü değildir. Eşlerin birbirlerine açtıkları kapının altındaki tehlikeyi öne çıkarıyor çizer.
Karikatür, derin yapıdaki sapmayla okuru bir düşünme süreci içine çekiyor.
Demek ki Ungerer, bütün aile ortamında görülebilecek bir sorunu sapmalarla ortaya koyuyor.
Okur, karikatürün özünde var olan abartmayla da düşünce derinliğine kaydırılıyor.
Sonuçta, görsel bir sanat olan karikatür kendi mantığını formel – biçimsel bir mantık olarak ortaya koymaz.
Karikatür, kendi mantığını sapmalarla eytişimsel olarak sunar.
Hasan Efe
Çizerin okura sunduğu önermede ölüme ya da tehlikeye giden bir beklenti var. Karikatürü düz olarak (formel-biçimsel mantıkla) okuduğumuzda, bir evde yaşayan bireyler kapılarının önünü (eşiğini) oyarak yaşam sürdüremez. Çizerin sunduğu önermedeki çıkarımın geçerliliği mantıksal olarak olası değil. Yani tanımda belirlenen kurallar yok bu karikatürde.
Karikatürün bize sunduğu önermedeki düşünceyi gerçek yaşamdaki düşünceyle doğrulayamıyoruz. Antik çağdan beri süre gelen bu düşünce yaklaşımını Aristoteles’te görürüz. Daha sonra bu yaklaşım değişikliklere uğrayarak günümüze dek gelmiştir.
Yazımızın başında G. Politzer’den yaptığımız alıntıda da belirttiğimiz biçimsel mantık kurallarına göre okunan karikatürlerde bir mantıksızlık söz konusudur.
O zaman bir yerde düz okunan karikatürün mantığına, mantıksızlıktır diyebiliriz.
Oysa karikatürün özünde var olan çelişkiler okurun / bakanın düşüncesini sapmalarla başka bir yöne çeker.
Çizer, karikatürün doğası gereği formel-biçimsel mantıkla okunan / bakılan karikatürle bizi ilkin bir devinim içine sokar. Sonra kişi / kişiler karikatürü çözümleme uğraşına girdiklerinde eylemsel bir düşünce alanına sürüklenirler. Bu süreç karikatürdeki mantıksızlığı kırar.
Karikatürlerdeki formal-biçimsel mantığın kırılması onun (karikatürün) özündeki mantıksızlıktır! Bu mantıksızlık, düşüncenin derinlerindeki çelişkilerin eylemsel olarak zihinde yeniden yaratılmasıdır.
Tomi Ungerer ‘in karikatürüne bu açıdan bakalım.
Karikatürün bize sunduğu önerme bir ev halidir. Kadın ve erkeği, hangi sınıfsal toplumda ya da kültürde ele alırsak alalım sokakta var sayamayız. Hiçbir öğreti, inanç, sınıf, din, vb. toplum böyle bir aile biçimini onaylamaz. Buna göre kadın ve erkeğin paylaştığı yaşam alanı bir ev veya benzeri bir mekan (ortak yaşam olanı )olabilir. Ortak bir mekanda paylaşılan yaşam kişiler(eşler) arasında sorunları da beraberinde getirir. Çözülemeyen bu sorunlar öyle bir yere varır ki eşler birbirini çekemez hale gelir. İşte böyle bir ortamda kadın ve erkek (eşler) birbirinin kuyusunu kazarlar (kapı eşiğindeki boşluk)!
Eşler birlikte olmak istemezler. Adamın yüzündeki gülüşün altındaki sinsilik, karşı tarafı (eşi) hissettirmeden zarar verme yönündeki bir düşüncenin saptırılmış şeklidir. Aynı durum kadın için de geçerlidir. Geçimsizlikte baş gösteren sinsi saldırı (kapı eşiğinde çukur açma) tek yönlü değildir. Eşlerin birbirlerine açtıkları kapının altındaki tehlikeyi öne çıkarıyor çizer.
Karikatür, derin yapıdaki sapmayla okuru bir düşünme süreci içine çekiyor.
Demek ki Ungerer, bütün aile ortamında görülebilecek bir sorunu sapmalarla ortaya koyuyor.
Okur, karikatürün özünde var olan abartmayla da düşünce derinliğine kaydırılıyor.
Sonuçta, görsel bir sanat olan karikatür kendi mantığını formel – biçimsel bir mantık olarak ortaya koymaz.
Karikatür, kendi mantığını sapmalarla eytişimsel olarak sunar.
Hasan Efe
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder