17 Mayıs 2009

Kurtuba’da Hasan Kaçan Söyleşisi!

Kurtuba’da Hasan Kaçan Söyleşisi

Ekmek Teknesi dizisiyle hepimizin evine misafir olan Herodot Cevdet (Hasan Kaçan) Ankara’da Kurtuba Kitap&Kahve’nin misafiriydi. Gelmişken imza günü ve söyleşi yaptı.


Evimize Ayakkabılarını Çıkararak Giren Kahramanlar
Türk dizilerinde eve ayakkabılarını çıkararak giren kahramanların ilk defa Ekmek Teknesi dizisinde yer almasından dolayı insanlar, dizinin kahramanlarını ailelerinin gerçek birer üyesi gibi görmüş. Herodot Cevdet de bu samimiyeti göstermekte pek zorlanmamış, kendisine “Ooo Herodot Abi” diyenlere kendi kardeşiymiş gibi davranmış, bu söyleşiye katılanlara da aynen öyle davrandı. Ve düşüncelerini, hayatını samimi bir dille anlattı.

Kendi Dilinden Hasan Kaçan
1957 Kayseri İncesu doğumlu Hasan Kaçan, çocukluğundan ve karikatürle tanışmasından şöyle bahsediyor. “Çocukken yaptığımız oyuncaklar on dakika içinde bozuluyordu. Araba yapıyorduk tekerleri patlıcandan, patlıcanlar on dakikada eziliyor oyuncaklarımız bozuluyordu. Ayçiçeği saplarını kullanıyorduk onlar da çok çabuk bozuluyordu. İnsan da böyledir, her on yılda bir ölür. On yıl önceki haliniz asla siz değildir.

Daha sonra tellerden oyuncaklar yapmasını öğrendik.

Köye ilk sinemayı kendimiz kurduk, amatör sinema yapmak için dört şey yeterlidir. Boş bir ahır, ampul, ayna ve beyaz örtü(perde). Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak filmindekine benzer sinema düzenekleri kurduğumuzu hatırlıyorum.

İstanbul yıllarında kâğıdın çok az bulunduğu bir dönemde bir şeyler çizmeye başladım. On üç yaşımda babamın berber dükkânında buğulanan camlara çiziyordum. Bunu fark eden amcam, babama bu durumu söyleyip o dönem Malkoçoğlu'nu çizen Ayhan Başoğlu'na gönderdi bizi. Ayhan Başoğlu çizdiklerimin karikatür olduğunu söyleyerek Oğuz Aral'a yönlendirdi. İlk kez o gün öğrenmiştim çizdiklerimin karikatür olduğunu.

Ertesi gün Oğuz Aral'ın karşısına çıktığımda beni kovdu fakat tam odadan çıkacakken yanına çağırdı ve bana o dönemde çok az bulunan kâğıt ve kalemlerden verdi. Karikatürle olan alakam o dönemde başladı. Gırgır, Günaydın gazetesinin ilavesiydi o zamanlar. İlk karikatürüm yayınlandığında köydeki akrabalarım Berber Ali'nin oğlu karikatürcü olmuş diye dövünüyorlardı. Çünkü o zamanlar resme hele hele karikatüre bakış çok farklıydı. Yüz bin civarında karikatür çizmiş olmama rağmen şuan elimde çok az var maalesef. Gırgır ve usturadan sonra televizyon ve gazete işlerine girdik. Ben yay burcuyum yay burcunun özelliğidir bu hiç beklenmedik işlerde başarılı olabilir. Mesela Polat Alemdar(Necati Şaşmaz) da yay burcudur. Zoraki ikna edilmiştir bir dizide başrol oynamaya ama çok başarılıdır şuanda.”

Mizah Üzerine Hasan Kaçan Konuşuyor!
Gırgır, çıktığı dönemlerde beş yüz bin rakamına ulaşmış bir dergiydi; fakat o zamanki bu başarısı halkımızın başarısıydı. Halk bizzat kendisi mizahın içerisindeydi, mesela babam cumaya gittiğinde komşumuz gelip dükkânın camına Berber Ali vefat etmiştir cenazesi Cuma namazına müteakiben kaldırılacaktır yazısını yapıştırırdı. Ertesi Cuma benzer bir espriyi de babam ona yapardı. Bunlar halkın mizah bilinçaltını diri tutan şeylerdi.

Gırgır, çıktığı zamanlarda her türlü yaştan insan okuyordu dergiyi. Fakat bugünkü mizah dergileri sadece lise ve üniversitede okuyan öğrenci kesime hitap ediyor. Bunun en büyük sebebi olarak halkın mizaha eskisi kadar yaşantısında yer vermemesinden kaynaklanıyor. Bunun en büyük sebeplerinden biri de internet, televizyon gibi iletişim aletlerinin yaygınlaşması.

Bugün Uykusuz, Leman, Penguen, Cafcaf gibi mizah dergileri var hatta Cafcaf bizim Ustura'dan yetişen gençlerin ustalaştığı bir dergi. Biz, Ustura serüvenini bitirdiğimizde karikatür serüvenimiz yerini televizyona bıraktı. Bu gençlerin Cafcaf gibi bir dergide bu işe devam etmesi bizim için gurur verici

Gülerken düşündürmeli, düşünürken güldürmeli tartışmaları çok yersiz. Bir insanı güldürmek zordur, bir insanı tebessüm ettirmek zordur. Fakat bir insanı üzmek, kırmak çok kolaydır. Bir insan bir çizgiye gülebiliyorsa zaten düşünüyordur. Çünkü gülmek için beyninin süzgecinden geçirmesi gerekiyor. İnsanı düşündürtmeden güldürmek için o insanı kalkıp gıdıklamak gerekir. Kimse kimseyi kalıba sokmamalı. İşini ciddiyetle yapmak önemlidir ama ciddi olmak tehlikeli bir şeydir. Çünkü ciddiyetin aşırısı diktatörlüğü zalimliği getirir.

Bir şeyin mizahı yapılmadan önce doğrusu çok iyi bilinmelidir. Mesela Avrupalıların en korktuğu şey alnını yere koymaktır. Onlar kendi tarihleri ile ilgili filmler çekerken öncelikle en az on tane doğru film çekerler, hatta bu menfaatleri doğrultusunda bu doğruluğu abartırlar. Daha sonra kendi hatalarıyla dalga geçen filmler çekerler. Bu nedenle dostum Gani Müjde ile Osmanlı Cumhuriyeti ve Kahpe Bizans filmleri hakkında ters düşmüşüzdür. Bence mizahı yapılmadan önce Osmanlı doğru düzgün öğretilmelidir filmlerde. Hem milletimiz bilmelidir hem dünya bilmelidir. Mizahı yapılacaksa daha sonra yapılmalıdır. Karikatür içinde böyledir önce esprisi yapılacak şeyin doğrusu bilinmelidir, sonra mizahı yapılmalıdır.

Ropörtaj
Sami Yaylalı

Dünya Bizim

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder