02 Mayıs 2012

Bir Müze Denemesi (2003) - Tan Oral

Bir Müze Denemesi
İstanbul Arkeolojisine Bilimsel Katkılar!..
Temmuz 2003 / Tarih Vakfı İSTANBUL Dergisi / sayı 46 /sayfa 116

Tan Oral

Arkeoloji, eski ne varsa işte onunla ilgilenen bir bilim dalı. Ama o eski şeylerin hepsi de kuşkusuz bir zamanlar pırıl pırıldı ve yeniydiler. Pekiyi ne oluyordu? Zaman denilen zalim değiştirici, en yeni şeyleri bile ileride yeniden bulunmak üzere arkeolojik gereç durumuna dönüştürüyor ve gizliyordu. Bunu yaparken de gününde gündelik işlerde kullanılan sıradan kap kacağın orasını burasını kırıp çatlatarak artık kullanılamaz hale getirmeyi de ihmal etmiyordu. Böylece arkeolojik değerdeki bu gereçler, günün birinde gün ışığına çıktığında, herhangi bir değer bilmez tarafından yine günlük işlerde kullanılmak üzere götürülmüyor ve müzelerin saygın raflarındaki hak ettikleri yerlerini alıyorlardı. Ayrıca işe yaradıkları zaman sıradan eşya iken bunlar, artık işe yaramaz hale geldiklerinde sanat değeri kazanıyor ve yapıldıkları dönemin kültürel yapısını açıklayan yeni bir işlev de elde etmiş oluyorlardı.

Evlerin, odaların, kullanılan eşyanın nasıl oluyor da metrelerce yerin altına girdiğini hep merak etmişimdir. Bu merakımı iki şekilde giderdim. Birincisi, basit bir hesap yaparak. Diğeri, bir zamanlar lülesinden su içtiğim İstanbul çeşmelerinin nasıl yarı bellerine kadar toprağa gömüldüklerini görerek. Hesap şöyle;
Evlerde temizlik gecikince her şeyin üstü ince bir toz tabakası ile kaplanıyor. Desek ki bu toz bir günde 15 mikron gibi çok çok ince bir birikimdir. Eğer ellenmezse toz birikmeyi sürdürecektir. Böylece haftada yuvarlak hesap 100 mikron, ayda 400 mikron ve nihayet yılda 5 milimetreyi bulacaktır. Derken on yılda 5 santimetre, yüz yılda 0,5 metre ve beş yüz yılda 2,5 metre! Aklım yattı. İstanbul’un alınışının 550. yılı geldiğine göre, bu kenti alanların yaptığı çeşmelerin, bugün toprağa gömülmesini anlamak da o kadar zor olmasa gerek.

İşte yaptığım bu bilimsel çalışmaların yanına, bu kentin güçlü bir deprem bekliyor olması da eklenince kafamda bir proje geliştirmeye başladım. Bunda, kültürel değerdir diye her türlü karşı çıkmaya direnerek yıllardır atmayıp biriktirdiğim ve tozdan asla koruyamadığım yüzlerce ıvır zıvırdan nasıl kurtulacağım düşüncesi de etken oldu tabii ki. Eve elimde küçük bir paketle bile gelsem sorun oluyor, çünkü onu bırakacak yer bulamıyorum, her yer tıkış tıkış! Atmaya kıyamadığım kırık fincanlar, tabaklar, bardaklar, oyuncaklar, kör bıçaklar, bozulmuş makine parçaları, eski el radyoları, diş fırçaları, yüzlerce ufalmış kurşun kalem, bozulmuş dolma kalemler, tükenmiş tükenmez kalemler, eski saatler vs. Ayrıca armağanlar, ödüller, plaketler, rozetler, isim kartelaları, biblolar, resimler, çerçeveler, kartlar, kartvizitler vs. vs.

Proje, yukarıda çok küçük bir kısmının dökümünü yaptığım ıvır zıvırın bir açıklama ile birlikte sergilenmesi projesidir.

Sergini açıklaması ise şöyle olacak;

Bir Müze Denemesi
Uzun yıllar süren arkeolojik kazılar sonucu, günümüzden beş yüz yıl kadar önce, iki bin nokta nokta tarihinde vuku bulan Büyük İstanbul Depremi’nde toprak altında kalan ve son derece değerli olduğu şüphe götürmeyen ama ne oldukları ve ne işe yaradıkları tam olarak anlaşılamayan pek çok arkeolojik araç, gereç gün ışığına çıkarılmıştır. Bunların arasında o yıllarda İstanbul’da yaşamış manyak bir çizere ait olduğu sanılan çok sayıda bozuk kalem, kırık fincan, tıraş makinesi ve bol miktarda ödül ve plaket de bulunmaktadır. Çıkarılan eşya temizlendikten sonra yeni kurulan Arkeoloji Müzesi’nde sergilenmektedir.”


Tan Oral
tan.oral@gmail.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder