03 Mayıs 2008

Hakan Alpin "Türk Çizgi Kahramanları Hızlı Yaşayıp Genç Ölüyor!"




Türk çizgi kahramanları hızlı yaşayıp genç ölüyor!

RAHİME SEZGİN
Hakan Alpin, bir dedektif titizliği ile hazırladığı Çizgiroman Ansiklopedisi’nde olaylara Türkiye’deki çizgiroman dünyasından bakıyor. Çizgiromanın ‘kahraman’ eksenli olduğunu belirten Alpin, sürekliliğin çok önemli olduğunu söylüyor.

Sonra da soruyor: “Tarkan, Karaoğlan neden öldü biliyor musunuz? Çizerleri öldüğü için...” Oysa Superman 70’ine dayandı malum...

Hakan Alpin, bir anlamda dünyasını çizgi romana adamış bir çizgi roman ressamı. Uzun yıllar farklı ortamlarda çizgileri ile okurla buluşan Alpin, Türkiye’de ilk kez kapsamlı bir çizgi roman ansiklopedisine imza attı. Uzun yıllar biriktirdiği arşivinin yardımı ve bir dedektif titizliğindeki çalışmasının sonucu olarak ortaya çıkan ansiklopedi, çizgi roman dünyasına Türkiye perspektifinden bakıyor. Alpin ile, hem bu çalışmasını hem de Türk çizgi roman dünyasını konuştuk.

-Çizgiroman Ansiklopedisi’ni hazırlarken nasıl bir çalışma biçimi takip ettiniz ve maddeleri neye göre belirlediniz?
-İlk aşamada hangi madde başlıklarını kullanacağımı belirledim. Aldığım notlar karşıma 280 maddelik bir kapsam çıkardı. Kısa sürede bu sayı 800 oldu. Türkiye’deki en geniş kişisel çizgi roman arşivlerinden birine sahip olmamın getirdiği avantajla çok sıkı, koşturması olmayan rahat tempolu ve inanılmaz keyifli bir atmosfer yarattım kendime. Ve doğum günüm olan 6 Eylül 2002’de bilgisayarımın karşısına “Çizgi Roman Ansiklopedisi’ni hazırlamak için ilk kez oturdum. Bir sonraki sene doğum günüm gelmeden de tamamladım.

-Bu çalışmanın dünyadaki örnekleri nasıl?
-Batı kaynaklı yarım düzine çizgi roman ansiklopedisini incelemiştim. Fakat bu çalışmaların hazırlanış şeklini ve içeriğini analiz ettiğimde bazı eksiklikler saptamıştım. Örneğin Franco Fossati’nin İtalyan Mondadori Yayınevi’nden çıkan ‘Fumetto’ adlı ansiklopedisinde nedense İtalyan sanatçı ve kahramanlara oldukça az yer verilmişti. Madde sayısı azdı, indeksi yoktu. Dünyadaki çizgi roman ansiklopedileri arasında en görkemli başvuru kaynağı ise Maurice Horn’un ilk baskısı 1976’da yapılan iki ciltlik ‘The World Encyclopedia of Comics’tir. Bu eser, gerek içerdiği madde sayısının fazlalığı, gerekse indeks çalışmasıyla bana örnek oldu.

-Bu kapsamlı çalışmayı yaparken ne gibi zorluklarla karşılaştınız?
-Ülkemizde yayınlanmış tüm çizgi roman serilerinin koleksiyonlarının elimin altında olması, çocuk dergileri ve mizah dergileri de dahil çok geniş bir arşivimin olması, bu ansiklopediyle ilgili önemli bir handikabı giderdi. Zor olan biyografilerdi. Zira, ülkemizde yayınlanan 24 ciltlik Büyük Larousse Ansiklopedisi’nde sadece 5 tane çizerin biyografisi yer alıyor. Onların da dört tanesi temelde karikatürist olarak bilindiğinden bu genel kültür kaynağına girebilmiş. Yazarından çizerine, yayıncısından kaligrafistine değin hemen herkese ya şahsen bir ziyaret yaptım yahut da telefonla ulaştım. Beş yüze yakın telefon görüşmesi yaptım. Listeme dahil ettiğim birkaç eski çizere ise hiç ulaşamadım ve eksik bilgilerle onları sunmak yerine hiç girmemeyi uygun buldum. ‘Çizgi Roman Ansiklopedisi’ için Türkiye’de basılmış hiçbir yayında görmediğim cinsten beş ayrı indeks çalışması yaptım.

-Çalışmayı yaparken adeta yeniden çizgi roman dünyasına seyahat ettiniz. Geçmişten bugüne kadar olan süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?
-Gazetelerdekileri bir yana bırakırsak, yerli üretimlerin en popülerleri dergilerde ortaya çıkmış durumda. ‘Kötü Kedi Şerafettin’, ‘Robinson ve Cuma’ gibi. Sonradan albümleşen seçili maceraları bile 10.000 adetin üzerinde satıyor. Bizde kahramanın ömrü çizerinin ömrü veya çizme süresiyle sınırlıdır her daim. Suat Yalaz, Karaoğlan çizmeyi bırakınca Karaoğlan ölür bir anlamda. Ya da Sezgin Burak vefat ettiğinde Tarkan da okurundan kopartılmıştır. Yapılan bazı maceralar da Burak’ın ailesi tarafından benimsenmez. Halbuki 1938’de ortaya çıkan Superman’in maceralarını şimdiye değin belki 100’den fazla kişi çizmiştir.

-Neden bizim çizgi roman kültürümüz bir türlü oluşmuyor?
-Bence Türkiye’de çizgi romancılığımızın gelişmesine yararlı olacak iki önemli unsur var: İlki çizer sayısının artması. İkinci önemli unsur ise çizgi roman satan yerlerin sayısının artması. Üç büyük ilde bu olay önemli bir aşama kaydetmiş durumda. Çoğu sahaf olan bazı kişiler dükkânlar açıp, eski-yeni çizgi romanlar satmaya başladı. Bunların sayısı ikiye katlandığında ve en az 40 ilde bu iş yapılmaya başladığında, ülkemizde de artık bir çizgi roman kültürü ortamı var demektir. Çok önemli olmasına karşın hep göz ardı edilen bir olay da, ülkemizde geleneksel olarak bir çizgi roman yarışmasının olmamasıdır.

-Peki neden bizim çizgi kahramanımız yok?
-Bazı çizerler kendi çevrelerinde oluşturdukları pazarlama sinerjisiyle başarılı işlere imza atmış ve atmaya da devam ediyor. Bu süreç kesintisiz devam ederse belki yakın gelecekte Avrupa yahut ABD pazarında Türk karakterler görebileceğiz. Gerçi 1980’lerde ‘Tarkan’ kısa bir süre de olsa İngilizce, Fransızca olarak basılmıştı. Şimdilerde de Turhan Selçuk’un 50 yıllık kahramanı ‘Abdülcanbaz’ ile ilgili bir ilk gerçekleşti. Ve bir şirket bu çizgi karakterin yayın haklarını 80 yıllığına satın aldı. Yani el atıldığında ve kararlı, programlı bir şekilde olaya yaklaşıldığında, tıpkı Türk karikatürü gibi, Türk çizgi romanı da kendini kendi kahramanlarıyla temsil şansı bulacaktır.

-Neden biz kendi kültürümüzü çizgilere aktaramıyoruz.. Sanki Türkiye’de çizerler daha çok kendi iç dünyasının karmaşasını yansıtıyor.
-Kendi kültürümüzden kasıt, kılıçlı kahramanlar ya da dinî içerikli çalışmalarsa eğer, onların popüler olduğu dönem 1990’lara kadardı. Lal Kitap’tan çıkan, ‘Karaoğlan’ serisinin yayını sona erdi mesela geçen ay. Bunun nedeni satışlarının çok düşük olmasıydı. 7-8 yıl önce Sezgin Burak’ın ‘Tarkan’ı da albümler halinde yayınlanmaya başlamış; ancak 4 sayı sonra yayını durmuştu. 1980’lerde yayınlanan çeşitli dinî içerikli çizgi roman denemeleri de on senelik bir zaman diliminde öne çıkabilmişti. Kendi iç dünyalarının karmaşasını çizenlerin toplanma mekânı olan mizah dergileri ve ‘Lombak’, ‘L-Manyak’, ‘O-Haa’ gibi dergiler Batı’da ‘underground’ denilen tarzın temsilcilerinin buluşma ve sunum yerleri. Ancak bunların şu an itibarıyla en çok satış yakalayan yayınlar olduğu da bir gerçek. Toplumun genelini yakalayan çizgi roman üretemiyoruz, bu doğru bir saptama. (Zaman Gençlik)

Çizgiroman Ansiklopedisi hakkında daha fazla bilgi için TIKLAYINIZ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder