20 Ağustos 2008

Tan Oral "Herkes Walt Disney Olmak İstedi!"

Türkiye'de canlandırma sinemasının dünü ve bugünü hakkında, çizgi dünyamızın önemli ismi Tan Oral'la sohbet ettik.
Tan Oral hem sektöre hem de bu alana girmek isteyen gençlere önemli mesajlar gönderdi.

Türkiye'de animasyon sineması nasıl başladı ve ne durumdayız?
İlk olarak uzun yıllar önce Yüksel Ünal bir Nasreddin Hoca çalışmasına girişmişti.
Bu filmin ilginç bir öyküsü var. O yıllarda film ABD'ye yollandı ve yolda kaybolduğu iddia edildi. Sebep olarak da ABD'lilerin Türkiye'de bu işin gelişmemesi için filmi kasten yok ettiği söylendi. Böyle bir şeye inanamadım, ama sanırım olay gerçek.
Ama ne olursa olsun, film kaybolduysa çizimleri de mi kayboldu diye düşündüm.
Meğer sadece birkaç sekans çekilmiş ve tamamlanmış bir film ortada yokmuş.
Bunun dışında Nuri Erkoç'un "Uyku Güzelim" adlı bir çalışmasından söz edilir.
Ondan sonra dönemin karikatürcüleri Ferruh Doğan, Ali Ulvi, Oğuz Aral, Mustafa Elemektar ve Yalçın Çetin'in girişimleriyle, daha çok reklam piyasasında yer alan çizgi film örnekleri görüldü. Koca Yusuf adında Oğuz Aral'ın İsmail Dümbüllü'yü de işin içine kattığı yine bu döneme ait bir çalışma da bulunuyor.
Yalçın Çetin bu işi uzun yıllar Almanya'da yaptığı için önemli birikimler edindi ve Türkiye'ye döndükten sonra da ciddi bir bilgi aktarımı yaptı.
Ama daha sonraki yıllarda bu ekibin yetiştirdiği ikinci bir kuşak çıkmadı.

Daha yoğun bir çizgi film üretimi için ne gerekiyordu?
Denemelerin yapılması gerekliydi.
Ben de bir şeyler yaptım ama önemli olan endüstriyel üretimin temellerinin atılması.
Bunun nedenlerini düşünürken şöyle bir fikir yürüttüm: Üretim olması için yatırım, birikim ve örgütlülük gerekiyordu.
Bu üçlü çözümün üçünün de gerçekleşme olasılığını görüp çok da heveslendim.
Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nde Çizgi Film Bölümü'nün açılması üç faktörden birinin çözümü oldu.
Böylelikle bir birikim ve bunun aktarımı sağlanacaktı.
Çizgi filmciler bir dernek kurarak örgütlenme ayağını da oluşturdu.
Bundan sonra dönemin TRT prodüktörlerinden Tekin Özertem'e "Para olmadığı için çizgi film yapılamıyor" dedim.
Özertem "Bana proje getirsinler ben yatırım yaparım" dedi.
"Çizgi film çok pahalıdır" diye bir önyargı vardı.
Özertem "Ben batacak iş yapmam, kazandığımı da yine bu işe yatırırım" dedi.
Ben bu görüşmeyi insanlara aktardım.
Tek bir proje bile gitmedi.
Ama çizgi filmin yapılması zordur ve pahalıdır gibi şikâyetler de sürüp gitti.
Ayrıca bütün derneklerin başına gelen, çizgi filmcilerin de başına geldi ve iç çekişmelerden dernek battı.
Devam eden tek şey eğitim.

Eğitim sonuçlarını veriyor diyebiliriz.Çizgi filmin Türkiye'de canlanması için ne gerekiyor?
Türkiye'de Türk Sineması o kadar ağır eleştirildi ki; "Türk filmi" lafı aşağılama kalıbı olarak kullanıldı.
Birsürü film iş yapmayıp para batırmasına rağmen, Türk Sineması şimdi dünya çapında işler yapıyor.
Büyük bir endüstri haline geldi.
Düzeyli bir üretim içinde, yarışmalarda piyasadaki yeriyle kendini kabul ettirdi, çünkü hatalarını tekrarlamadı, onlardan ders çıkardı.
Animasyonun gitmesi gereken yol da bu.
Bir çizgi filmin de para batırmasını çok istedim, olmadı.
Çünkü bu işin kültürel altyapısının da oluşması gerekir.
Türkiye'de ne zaman bir çizgi film yapılması gerekse akla hemen Dede Korkut, Nasrettin Hoca geldi. Kötü çekilmiş Dede Korkut filmleriyle bir yere varılamazdı.
Sağ görüşlü çevrelerin elinde kaldı bu iş.
Böyle bir birikim sağlanamazdı ve sağlanamadı da zaten.
Çizgi filmciler uzun yıllar Kültür Bakanlığı'nın güya desteğiyle iş yaptılar.
Bir kâğıda bir senaryo yazıp bakanlığa götürüyordunuz.
Bakanlık da size bir para veriyordu.
Siz bir iki makara bir şey yapıyordunuz ve bakanlıktaki memura bunları veriyordunuz.
O arkasındaki rafa bırakıyordu, siz de geçiminizi sağlıyordunuz.
Dernek günlerinde "Kültür Bakanlığı para verip ısmarladığı filmlerin tümünü bir gösterimle bize göstersin" dedim ama yapamadılar.
Ödleri patladı ve kaçtılar.

Bu işe soyunan gençlere ne öneriyorsunuz?
Walt Disney hayali olma içinde çok insan ömür tüketti.
Hayat o kadar uzun değil.
Öncelikle alçakgönüllü olmaları gerekiyor.
Gençlerin kendilerini gaza getirmemeleri lazım.
Pavarotti'nin bir sözü vardır: "Yeteneğin yanı sıra tevazudan vazgeçmemeyi gerektirecek kadar zekâ da gerekir.
" Çok insan "Bir iş yapacağım ve dünya yerinden oynayacak" diye düşündü.
Dünyanın yerinden oynamadığını görünce de çekildiler.
Tevazu şart.

Kaynak:
Karadeniz Mizah

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder