05 Ekim 2008

"Pis Sakallı Hacı Tiplemesine Karşı Batıcı Salaklar Çizmeyeceğiz!"


Az Tayyipli az muhalefetli az cinsellikli İslami mizah dergisi; Cafcaf


İslami kesimde uzun süredir ilk kez bir mizah dergisi çıkacak; Cafcaf.
Yayın yönetmeni Asım Gültekin’e ve Ahmet Kesgin’e mizah anlayışlarını, İslami kesimin mizahla ilişkisini ve politik mizaha nasıl baktıklarını sorduk.

Asım Gültekin, kendisini her şeyden önce Müslüman olarak tanımlayan, ‘namazında niyazında’ muhafazakâr bir isim. Geçen yıl bağımsız bir mizah dergisi çıkarmak isteyip de İslami kesimdeki yayınevlerine, kurumlara destek için başvurduğunda, “riskleri var bu işin, şimdi siz her tarafı eleştirip başımıza iş açarsınız” gibi gerekçelerle aradığını bulamamış. Epey uğraştıktan sonra da hayalindeki dergiyi, yani Cafcaf’ı, Genç adlı aylık bir İslami derginin eki olarak çıkarmaya karar vermiş. Başlangıçta 10 kişi civarındaki kadro kısa zamanda 50’ye yaklaşmış, kendilerine güvenleri artmış. Şimdiyse haftalık bir dergiye dönüşmenin hazırlıkları içindeler; ilk sayının tarihi 24 Ekim. Yayın Yönetmeni Asım Gültekin, “örneğin Vakit gibi bildiğiniz İslami kalıplarda bir yayın değiliz, ama bize ‘dincilerin dergisi’ diyenlere de ‘hayır bizi yanlış anlamayın, dinci dergi değiliz’ demeyiz” sözleriyle derginin çizgisini özetliyor. “Müslüman muhafazakâr” kadronun çoğu mizahçılığını, bugün halen Star gazetesinde çizen, Gırgır’dan yetişme Ahmet Kesgin’in 1996’dan beri verdiği atölyede çalışmalarında geliştirmiş. Kesgin’e ve Gültekin’e mizah anlayışlarını, İslami kesimin mizahla ilişkisini, siyaseti nasıl ele aldıklarını sorduk.

MARKSİST DE VAR, MİLLİYETÇİ DE

Cafcaf’ta nasıl bir mizah yapacaksınız?
Asım Gültekin: İnsanlara hakaret etmeyelim, cinselliği hastalıklı kullanmayalım, basit mizah yapmayalım, entelektüel bir tarafı olsun dedik. Böyle bir ekip kurmaya çalıştık. Aramızda bize Ankara’dan çizen Marksist arkadaşımız da, milliyetçi arkadaşlarımız da var mesela.

Bir kriteriniz yok muydu çizerleri seçerken?
Ahmet Kesgin: Biz bir arada geçinebiliyoruz, bir arada tutan şey ahlaki kaygılar, dine olan saygımız. Dindar değil bazı arkadaşlarımız ama birbirimize anlayış göstermemizi engellemiyor bu durum.

Aksaklıklar çıkıyor mu peki saygıda?
Asım Gültekin: Ben Yazarlar Birliği’nin de üyesiyim, edebiyat dünyasında, yazılı basında bu tür itişmeler, oluyor ama mizah dünyası temiz kalmış bu konuda.

Üstlendiğiniz bir misyon var mı?
Asım Gültekin: Mesela başörtüsü karikatürü şu ana kadar çıkan 17 sayımız içinde çok az var. Eğer misyondan son zamanlarda rastlanılan tetikçiliği kastediyorsanız, bu tür bir misyonumuz yok. Dediğim gibi yazılı basında oluyor daha çok öyle şeyler, bizim meslek temiz o konuda, bazen kaba bir saldırgan üslubu kullananlar olsa da laik kesimdeki karikatüristler de tetikçilik yapmıyor.

Finansman kaynağınız nedir?
Asım Gültekin: Sponsorumuz yok. Hedefimiz 40 bin okuyucuya ulaşmak, o zaman kendi kendimizi rahatça finanse edeceğiz. Bizi herkes değil, zeki esprilere gülenler alsın istiyoruz, göreceğiz bakalım o kadar zeki insanımız var mı?

İslami kesimde var mı başka mizah dergileri, tek misiniz?
Ahmet Kesgin: En son 1997’de Hasan Kaçan Ustura’yı çıkardı, en uzun soluklu olanı oydu, 3 buçuk yıl sürdü. Daha önce 90’ların başında çıktı Cıngar, Dinozor, Cümbür gibi dergiler ama 2-3 ay yaşayabildiler ancak. Şu anda tekiz yani.

MİZAHTA BAŞARISIZ KALDIK

Neden kısa ömürlü oldu o dergiler, İslami kesim mizaha mesafeli mi?
Ahmet Kesgin: Onların kısa sürmelerinin nedeni, ki ben de çalışıyordum o zamanlar, bizlerin başarısızlığıdır. Çıkaranların mizah becerileri yetersiz olduğu için okurlar beğenmedi. Yoksa ‘dindarlar mizah okumaz’ gibi genellemeler bu durumu açıklamaz. O kısa ömürlü dergiler 40-45 bin satmış mesela.

Asım Gültekin: Buradaki çoğu kişi Ahmet Kesgin’in 1996’da açtığı mizah atölyesinde yetişti, 10 yıl sürdü o atölye ve dindar kesimden yüzlerce öğrenci geldi. Dindar olan ama mizah yeteneği güçlü kişilerin sayısı daha da artacak, epey ilgi var bu konuda. Bizce mizah zeki insanların yapabileceği bir şey, zekiyse eğer ateisti de, dindarı da, Türk’ü de, Kürt’ü de yapar.

DERGİDE UCUZ ESPRİ İSTEMİYORUZ

Neler çizersiniz daha çok, nelere gülersiniz?
Ahmet Kesgin: Aslında komik bir durum var. Herkes kendi yaşam biçimlerinin dışındaki dünyaya, o dünyanın insanlarına gülüyor. Açık kapalıya gülüyor, kapalı açığa… Bir kısım mesela ‘Ergenekoncular’a gülüyor ‘hâlâ darbe yapmaya çalışıyor’ diye, ‘Ergenekoncular’ da bu tarafa gülüyor. Komik olan biraz kendimiziz.

Asım Gültekin: Biz dergide, “hahaha, bak laikler de ne kadar salakmış” ya da “aa bu Hindular da ineğe tapıyormuş, ne kadar komikler” gibi espriler yapmayacağız. Bunlara da gülen olur tabii ama bu her şeyden önce zekice değil. Ucuz espri istemiyoruz. Mesela o iğrenç sakallı, pis hacı-hoca tiplemesine karşı keçi sakallı, batıcı salak bir tipi geliştirmek istemiyoruz.

Mizah muhalif midir sizce de?
Ahmet Kesgin: Eğer piyasada dolaştığı haliyle bir muhaliflikten bahsediyorsanız hayır, bunun cahilce bir tanımlama olduğunu düşünüyorum. Bunun Türkiye’de karşılığı yok. Bir zamanlar İstanbul Valisi demiş; ‘kimi yazamıyorsak bizi yöneten odur’ diye. Biz kimi çizemiyoruz? Asker kardeşlerimizi. Yani yöneten sınıf askerlerdir bu memlekette, ona karşı kim muhalif ki, ben göremiyorum. Dolayısıyla biz o anlamda muhalif olmamaya çalışacağız.

Kendi tarafınızı eleştirdiğiniz oluyor mu?
Ahmet Kesgin: Deniz Feneri benzeri, hoş olmayan olaylar olduğunu düşünüyorsak ve o konuda bir şeyler yapmıyorsak bu da bizim samimiyetsizliğimiz olur.

Başbakan Tayyip Erdoğan da çizilemiyor pek…
Ahmet Kesgin: Ben Musa Kart’ın yaptığı kedili olan ilk karikatürü samimi buluyorum, onu savunmak lazım. Onun üretimine müdahalede bulunuluyorsa karşı çıkmak lazım. Ama ondan sonraki Erdoğan’ı hayvanlar âleminde gösteren karikatürler samimi değil, onları savunamıyorum.

Cinselliği hiç kullanmayacak mısınız peki?
Asım Gültekin: Bir mizah dergisini okurken illa ki abartılı cinsellikle, eşcinsellikle, gay’likle karşılaşmak istemeyen insanlar var. Her şeyi dozunda kullanmak lazım. Şimdi parantez içinde bir şey diyeceğim ama siz manşet yaparsınız onu… Yeri geldiğinde cinselliği, gay’liği de kullanırız tabii.

Dört kadın çizeri var

Genel olarak mizah dünyasının sıkıntılarından biri kadın çizerlerin azlığıdır. Diğerleriyle karşılaştırırsak Cafcaf’ın böyle bir sorunu yok gibi görünüyor; dört kadın çizeri ve İstanbul dışından iki mizah yazarı var. Ekibin daimi elemanlarından ikisi Seval Cevizci ve Melek Demir.
Demir için Cafcaf’ın anlamı ‘umut’ demek. Bir zamanlar Ustura’yı okuduğunda mizaha merak sarmış, çizerliğiyse henüz yeni. “Uzun süredir boşluk vardı bu alanda, bu dergi inşallah bu boşluğu dolduracak” diyor. Diğer mizah dergilerini arkadaşlarında gördüğü zamanlar okuyor, “bayıldığı” karikatürist ise Yiğit Özgür.
Cevizci’yse mizaha Ahmet Kesgin’in atölyesine giderek başlamış. Kendi deyimiyle hayal dünyası epey geniş ama esprilerini ‘şimdilik’ genellikle, derginin ekibinden olan eşi Bahadır Cevizci’den alıyor. Şimdiye kadar aylık dergiye çizdiği için güncel konulara el atması mümkün olmamış, en büyük heyecanı haftalık dergiye geçerken güncel konulu espriler yapacak olması. Ona göre kadınların mizah dünyasında daha fazla yeri olması gerekir, “çünkü o bakışa da ihtiyacımız var.”

Ropörtaj:
EYÜP TATLIPINAR

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder