12 Eylül Darbesinin En Komik Mağduru!
Dünyaca tanınmış, en uzun ömürlü ve en çok satan mizah dergisi Gırgır aynı zamanda dünyanın en çok satan üçüncü dergisi idi bu karikatür nedeniyle bir ay kapatıldı
12 Eylül darbesinin ardından birçok muhalif yayın kapatıldı, susturuldu. Ama susmayan bir dergi vardı: Gırgır
Oğuz Aral yönetimindeki dergi 80'li yıllarda 500 bin satış rakamına ulaştı. 12 Eylül yönetimi Gırgır'ı da susturmakta gecikmedi.
Müşerref Tezcan, 'Türkiyem' adlı şarkısını birgün TRT'de Türk bayrağından yapılmış bir elbise ve şapkayla seslendirdi. Gırgır o hafta kapağını bu konuya ayırdı ve o kapak Gırgır'ın kapatılmasına gerekçe gösterildi.
Oğuz Aral, NTV MAG dergisinin 2000 Eylül sayısında Gırgır'ın kapatılmasıyla ilgili Halil Nebiler'e şunları söyledi:
"Bu kadın 12 Eylül'ün şarkı-marş simgesiydi. Kocası Mahmut, bunun imaj-maker'ı olmuş. Kafasına bir fes, üstüne kırmızı bir bez, memelerinin üstüne bir ay-yıldız, al sana imaj.
Ulan bir baktım, İzmir'de birazcık direnmeye çalışan işçilere karşı bu kadının şarkısı kullanılıyor, işte ‘yurduma düşman girmiş’ falan diye. Kim ulan düşman? Düşman bizim İzmir’de direnmeye çalışan işçiler.
Kapağa koyduk karikatürü. Onun için ilk kapatılan yayın organı olduk elhamdülillah.
Önce dergiyi kapattılar, sonra kapatma gerekçesi aradılar. Kim kapatacak dergiyi, nöbetçi hakim. Sabahın köründe nöbetçi hakime gitmişler, derginin kapağını dayamışlar burnuna, bunu kapat demişler. Adamcağız da bir şey bilmeden, bakmış kapağa, kapatma gerekçesini yazmış. GırGır'ın kapatma gerekçesinde aynen, 'Yaşlı, çirkin, menhus bir kadının üzerine bayrak çizerek Türk bayrağına hakaret' ettiğimiz yazıldı. Bu sebeple Türk adliyesi benim 2.5 yıl hapsime talip oldu.
Ulan bre!..."
0 HAKİMLERİN BAŞINA NELER GELDİ BİLMİYORUM
Artık Oğuz Aral sıkıyönetim tarafından aranan şahıslardan biridir, "Çok aradılar, tutamadılar" diyor Aral. "Çünkü, bu onların yaptığı ilk, benim gördüğüm üçüncü, dördüncü ihtilaldi." Devamla:
"Çok aradılar, tutamadılar. Ben de gittim, askeriyeye değil, bana bu davayı açan sivil mahkemeye teslim oldum. Baş hakimi, ayarlamışlar ama mahkemeyi oluşturan diğer nöbetçi iki hakimi ayarlayamamışlardı. Herkes ve her otorite, benim tutuklanacağımdan o kadar emindi ki daha mahkemeye girmeden, mahkeme kapısında kafama bir sürü jandarma dikmişlerdi. Ama o nöbetçi iki garip hakim, bire karşı iki benim serbest bırakılmama, mahkemeden serbest olarak çıkmama karar verince, bizim mahkemenin de kitabına uygun olmasını istediler ve dokunmadılar. (Allah razı olsun!)
0 hakimlerin başına neler geldiğini de bilemiyorum tabii!.."
O ÇOCUKLARI O VAHŞETİN İÇİNE ATAMAZDIM
Peki ama o karikatürün ne çizgisi, ne esprisi Oğuz Aral'ındı. Üstelik karikatürde imza da yoktu. Derginin sorumlu müdürü de Aral değildi. Neden kendisi gidip teslim olmuştu?
"Karikatürün çizgisi ve esprisi benim değildi ama, o derginin her şeyinden ben sorumluydum. Her şeyi ben göğüslemek zorundaydım. O çocukları o vahşetin içine atamazdım, atmadım." (ntvturk)
Oğuz Aral yönetimindeki dergi 80'li yıllarda 500 bin satış rakamına ulaştı. 12 Eylül yönetimi Gırgır'ı da susturmakta gecikmedi.
Müşerref Tezcan, 'Türkiyem' adlı şarkısını birgün TRT'de Türk bayrağından yapılmış bir elbise ve şapkayla seslendirdi. Gırgır o hafta kapağını bu konuya ayırdı ve o kapak Gırgır'ın kapatılmasına gerekçe gösterildi.
Oğuz Aral, NTV MAG dergisinin 2000 Eylül sayısında Gırgır'ın kapatılmasıyla ilgili Halil Nebiler'e şunları söyledi:
"Bu kadın 12 Eylül'ün şarkı-marş simgesiydi. Kocası Mahmut, bunun imaj-maker'ı olmuş. Kafasına bir fes, üstüne kırmızı bir bez, memelerinin üstüne bir ay-yıldız, al sana imaj.
Ulan bir baktım, İzmir'de birazcık direnmeye çalışan işçilere karşı bu kadının şarkısı kullanılıyor, işte ‘yurduma düşman girmiş’ falan diye. Kim ulan düşman? Düşman bizim İzmir’de direnmeye çalışan işçiler.
Kapağa koyduk karikatürü. Onun için ilk kapatılan yayın organı olduk elhamdülillah.
Önce dergiyi kapattılar, sonra kapatma gerekçesi aradılar. Kim kapatacak dergiyi, nöbetçi hakim. Sabahın köründe nöbetçi hakime gitmişler, derginin kapağını dayamışlar burnuna, bunu kapat demişler. Adamcağız da bir şey bilmeden, bakmış kapağa, kapatma gerekçesini yazmış. GırGır'ın kapatma gerekçesinde aynen, 'Yaşlı, çirkin, menhus bir kadının üzerine bayrak çizerek Türk bayrağına hakaret' ettiğimiz yazıldı. Bu sebeple Türk adliyesi benim 2.5 yıl hapsime talip oldu.
Ulan bre!..."
0 HAKİMLERİN BAŞINA NELER GELDİ BİLMİYORUM
Artık Oğuz Aral sıkıyönetim tarafından aranan şahıslardan biridir, "Çok aradılar, tutamadılar" diyor Aral. "Çünkü, bu onların yaptığı ilk, benim gördüğüm üçüncü, dördüncü ihtilaldi." Devamla:
"Çok aradılar, tutamadılar. Ben de gittim, askeriyeye değil, bana bu davayı açan sivil mahkemeye teslim oldum. Baş hakimi, ayarlamışlar ama mahkemeyi oluşturan diğer nöbetçi iki hakimi ayarlayamamışlardı. Herkes ve her otorite, benim tutuklanacağımdan o kadar emindi ki daha mahkemeye girmeden, mahkeme kapısında kafama bir sürü jandarma dikmişlerdi. Ama o nöbetçi iki garip hakim, bire karşı iki benim serbest bırakılmama, mahkemeden serbest olarak çıkmama karar verince, bizim mahkemenin de kitabına uygun olmasını istediler ve dokunmadılar. (Allah razı olsun!)
0 hakimlerin başına neler geldiğini de bilemiyorum tabii!.."
O ÇOCUKLARI O VAHŞETİN İÇİNE ATAMAZDIM
Peki ama o karikatürün ne çizgisi, ne esprisi Oğuz Aral'ındı. Üstelik karikatürde imza da yoktu. Derginin sorumlu müdürü de Aral değildi. Neden kendisi gidip teslim olmuştu?
"Karikatürün çizgisi ve esprisi benim değildi ama, o derginin her şeyinden ben sorumluydum. Her şeyi ben göğüslemek zorundaydım. O çocukları o vahşetin içine atamazdım, atmadım." (ntvturk)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder