04 Şubat 2010

Başkasına ait eseri kendi eseri imiş gibi gösterene ne yapılır?

BAŞKASINA AİT ESERİ KENDİ ESERİ İMİŞ GİBİ GÖSTEREN, EN TEMEL "İNSAN HAKKI"NI İHLAL EDER VE CEZALANDIRILIR!

Zaman zaman büyük bir bilgisizlikle, Türkiye'de "Telif Hakları Yasası"nın olmadığını, hâlâ Meclis'in "Telif Hakları Yasası"nı çıkartamadığını ifade eden beyanlarla karşılaşıyoruz. Daha geçtiğimiz ay içinde, bir televizyon programında, özellikle yaşı ilerlemiş ünlü dizi oyuncuları ve senaristleri tarafından açıkça söylenen bu beyanları duyunca, "Eyvah" demekten kendimi alamadım. Zira, bu beyanlar, bu oyunculara değer veren kitleler tarafından "doğruymuş gibi" kabul edilecekti.

Daha da kötüsü, sanat topluluğumuza, hem içeriden, hem de dışarıdan musallat olan bazı kötü alışkanlıkların yeniden ortaya çıkmasına sebep olacaktı.

Esasen, Türkiye'de 1 Ocak 1952'den beri varolan Fikir ve Sanat Eserleri Yasası, "olmadığı söylenen Telif Hakları Yasası"nın ta kendisi olmakla birlikte, sanatçının bu yasaya dayanarak hak araması, "fiilen" çok zorlu bir sürece katlanmayı gerektirmektedir. Sanatçı, mahkemelerde uzun yıllar süren davalardan bıkmakta, usanmakta, adeta sanatçıyı hak aramaktan vazgeçirici bir durum ortaya çıkmaktadır. Bu şekilde, toplumda "Telif Yasası yok" yargısı, giderek genelleşmektedir.

Sanatçıların bu yasaya dayanarak "etkin şekilde" hak araması, ancak fikir ve sanat eseri sahiplerinin oluşturduğu meslek birliklerine üye olmasıyla mümkündür. Sanatçı, bu üyelik ile birlikte, aynı zamanda eserini, çalınmalara, çeşitli "fikir hırsızlıkları"na karşı da korumuş, daha doğrusu, "tescil ettirmiş" olur.

Sanatçıların eserlerinin korunmasına ilişkin yaptırımlar, Batı'da çok etkilidir. Yasalar, oralarda daha ayrıntılı ve pratik sorunları en aza indirilerek uygulanmaktadır. Batılı sanatçı, uzun yıllar süren bir hak arama mücadelesi vermiştir. Hatta tarihte bilinen ilk İŞ sözleşmesini dahi sanatçılar yapmıştır (Papa ile Michelangelo ve atölye çalışanları arasındaki sözleşme). Dolayısıyla, Batılı sanatçı, telif hakları konusunda daha bilinçli ve duyarlıdır.

Fikir ve sanat haklarına saygının en önemli belirtisi ise bir sanatçının eseri üzerine sanatçının "bizzat attığı imzasının" korunmasıdır. Bu, en temel haklardan, "İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi"nde sayılan haklardan birisidir aynı zamanda. Bu en temel hakkın ihlali, tarihteki pek çok örnekle de sabit olduğu üzere hep en ağır şekilde cezalandırılmıştır. Bu hak ihlali, sadece hukuken değil, meslekî açıdan da "açıkça ve çekinmeden" cezalandırılan bir konudur ki, ihlal edenler hakkında meslekten men edilmek gibi kararlar alınmıştır.

Türkiye'de sanatçı meslek birliklerinin etkin şekilde çalışması ile fikir ve sanat alanındaki hak ihlallerinin, ilgili yasa maddeleri açıkça işletilerek cezalandırma sürecinin işletilmesine giden yol, bizzat sanatçıların bu konudaki bilinçli ve örgütlü çabalarıyla mümkün olacaktır.

Bu itibarla, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası'nın "en temel" sanatçı haklarını ihlal edenlere karşı getirmiş olduğu cezaî yaptırımları, bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Bu maddeler, eserlerini korumak isteyen her sanatçının, "başucunda" bulunmalıdır:

B CEZA DAVALARI:
I - SUÇLAR:
1. MANEVİ, MALİ VEYA BAĞLANTILI HAKLARA TECAVÜZ

Madde 71 - (Değişik madde: 01/11/1983 - 2936/11 md.;Değişik madde: 23/01/2008-5728 S.K./138.mad)

Bu Kanunda koruma altına alınan fikir ve sanat eserleriyle ilgili manevi, mali veya bağlantılı hakları ihlal ederek:

1. Bir eseri, icrayı, fonogramı veya yapımı hak sahibi kişilerin yazılı izni olmaksızın işleyen, temsil eden, çoğaltan, değiştiren, dağıtan, her türlü işaret, ses veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma ileten, yayımlayan ya da hukuka aykırı olarak işlenen veya çoğaltılan eserleri satışa arz eden, satan, kiralamak veya ödünç vermek suretiyle ya da sair şekilde yayan, ticarî amaçla satın alan, ithal veya ihraç eden, kişisel kullanım amacı dışında elinde bulunduran ya da depolayan kişi hakkında bir yıldan beş yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.

2. Başkasına ait esere, kendi eseri olarak ad koyan kişi altı aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezasıyla cezalandırılır. Bu fiilin dağıtmak veya yayımlamak suretiyle işlenmesi hâlinde, hapis cezasının üst sınırı beş yıl olup, adlî para cezasına hükmolunamaz.

3. Bir eserden kaynak göstermeksizin iktibasta bulunan kişi altı aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezasıyla cezalandırılır.

4. Hak sahibi kişilerin izni olmaksızın, alenileşmemiş bir eserin muhtevası hakkında kamuya açıklamada bulunan kişi, altı aya kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

5. Bir eserle ilgili olarak yetersiz, yanlış veya aldatıcı mahiyette kaynak gösteren kişi, altı aya kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

6. Bir eseri, icrayı, fonogramı veya yapımı, tanınmış bir başkasının adını kullanarak çoğaltan, dağıtan, yayan veya yayımlayan kişi, üç aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasıyla cezalandırılır.

Bu Kanunun ek 4 üncü maddesinin birinci fıkrasında bahsi geçen fiilleri yetkisiz olarak işleyenler ile bu Kanunda tanınmış hakları ihlâl etmeye devam eden bilgi içerik sağlayıcılar hakkında, fiilleri daha ağır cezayı gerektiren bir suç oluşturmadığı takdirde, üç aydan iki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

Hukuka aykırı olarak üretilmiş, işlenmiş, çoğaltılmış, dağıtılmış veya yayımlanmış bir eseri, icrayı, fonogramı veya yapımı satışa arz eden, satan veya satın alan kişi, kovuşturma evresinden önce bunları kimden temin ettiğini bildirerek yakalanmalarını sağladığı takdirde, hakkında verilecek cezadan indirim yapılabileceği gibi ceza vermekten de vazgeçilebilir.
http://www.mevzuat.adalet.gov.tr/html/957.html

Levent Elpen

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder