27 Kasım 2010

Karikatür Krizinde İsrail Parmağı!


KARİKATÜR KRİZİNDE İSRAİL PARMAĞI
Diplomatik Gözlem Gazetesi - (27.11.2010)
Günümüz Avrupa’sında yaşanan İslamofobinin varlığını kimsenin yadsıması mümkün değil. Gün geçmiyor ki, AB ülkeleri basınında Müslümanlarla bir arada yaşamak istemediğini, Müslümanların içinde yaşadıkları topluma uyum sağlayamadıklarını ve İslamiyetin hoşgörüsüz bir din olduğunu ifade eden anketlere rastlanılmasın.

Kişinin dini inancı yakın zamana kadar Avrupa’da konu edilmez ve tüm inançlar saygı görürken, Müslüman olarak Avrupa’da yaşam ne zaman ve nasıl zor bir hal aldı sorusuna yanıt bulmak gerekiyor.

Bu değişimde, 11 Eylül saldırılarının dönüm noktası olduğu muhakkak. Bu tarihten sonra uluslararası kamuoyunda İslamiyetin şiddet, terör ve hoşgörüsüzlükle özdeşleştirilmesi İslamiyete olan bakış açısını tümüyle değiştirdi. Bir grup radikalin gerçekleştirdiği eylem tüm İslamiyete mal edilmeye çalışıldı ve “Müslüman terörist” avı başladı.

Hatırlayacak olursak, AB üyesi Danimarka’da basın önünde İslami değerlerle Avrupai değerler karşı karşıya getirilerek dinler arası çatışmanın doruk yaptığı karikatür krizi yaşandı. Danimarka’nın en çok okunan gazetelerinden Jyllands-Posten’de 30 Eylül 2005’de yayımlanan ve Hz. Muhammed’i bombalı terörist olarak resimleyen karikatürler İslam dünyasında şok etkisi yarattı.

Karikatürlerin yayımlanması kararını gazetenin kültür editörü Flemming Rose vermişti. Müslümanların dinleri ve peygamberleriyle dalga geçmeye ve gülmeye alışması gerektiği görüşünü kendisine ilke edinen Rose, Danimarkalı karikatüristlerden Hz. Muhammed’i hayal ettikleri gibi çizmelerini isteyerek “provoke edici ve kışkırtıcı” 12 karikatürü sadece Danimarka’nın değil dünya gündemine taşımış oldu. Yayımlanan 12 karikatürden dördü Rose’un çalıştığı gazetenin karikatüristleri tarafından çizilmişti. “Provoke edici ve kışkırtıcı” tanımlaması 31 Aralık 2005 tarihli International Herald Tribune gazetesinde yer alan ifade şekliyle aynen kullanılmıştır.

Müslümanların dinle ilgili hassasiyetlerinin bazı çevrelerce bilinmesine rağmen, karikatür savunucuları ifade özgürlüğünün arkasına sığınırken, Danimarkalı siyasetçiler özgürlükleri gerekçe göstererek karikatürlerden dolayı özür dilemeyeceklerini açıkladılar.

Hatta geçtiğimiz Eylül ayında Almanya Başbakanı Angela Merkel’in bizzat Hz. Muhammed çizimlerini yapan Danimarkalı karikatürist Kurt Westergaard’a Basın Özgürlüğü Ödülü’nü takdim etmesi, Batı değerlerinden taviz verilmemesi olarak değerlendirilirken, Müslüman çevrelerin inançla ilgili hassasiyetlerine gereken önemin gösterilmediği bir kez daha teyit edilmiş oldu.

Danimarka çıkışlı olmakla birlikte beş ay sonra bile pek çok Avrupa ülkesinin basın organlarında yayımlanan karikatürlerle ilgili olarak konunun sadece ifade ve basın özgürlüğü bölümü ön plana çıkarıldı. Patlak veren krizden istifadeyle Müslümanlara karşı nefret ve ayrımcılık kışkırtılmaya ve İslamiyet şiddetle eşdeğer gösterilmeye çalışılarak genelleme yoluna gidildi. Bu dönemde İslam dünyasından gelen tepkiler ve protesto gösterileri de Batı’daki ifade özgürlüğüne olan tahammülsüzlüğün kanıtı olarak lanse edildi.

İslamiyetle ilgili dünyaya empoze edilen bu olumsuz imajdan kimlerin çıkar sağladığını iyi irdelemek gerekiyor. Bu arada bir dipnot düşelim! ABD’li akademisyenler James Petras ve Robin Eastman-Abbaya 2006 yılında, Ukrayna asıllı Yahudi aileden gelen Rose’un, Mossad için çalıştığını ortaya koyan bulgular tespit ettiler. Irak’ta kitle imha silahlarının bulunduğu iddiasının fos çıktığı ve İran’a saldırı konusunda Batı kamuoyunun destek çıkmadığı bu dönemde yeni İslam karşıtlığına ihtiyaç duyulduğunu belirterek, “Karikatürlerin Rose’un komplosu olup olmadığı” sorusunu gündeme taşıdılar. Rose’un karikatürler krizi patlak vermesinden hemen önce siyonizmin ideologlarından olan ve Araplardan nefret eden Daniel Pipe ile yapılan röportajlara Jyllands-Posten gazetesinde yer vermesinin de zemin yoklaması olarak kabul edilebilineceğini ifade ettiler. Avrupa kamuoyunda kabul gören İslam karşıtlığından çıkarı olanları tahmin etmek zor olmasa gerek!

Ne tesadüftür ki, Hz. Muhammed karikatürlerinin yayımlanmasının beşinci yıldönümüne rastlayan 30 Eylül’de, yine Rose’un editörlüğünde “Sessizliğin Zulmü” ismiyle aynı karikatürler bu sefer kitap olarak piyasaya sürüldü. Kitabın konusu düşünce ve ifade özgürlüğü. Rose, kitabında karikatür kriziyle ilgili görüşlerini ifade ederek tartışmalara son vermek istediğini iddia etse de, tartışmaları yeniden alevlendirdi. O kadar ki, Danimarka Hükümeti’nin yeni bir karikatür krizi çıkması olasılığına karşı hazırlıklara başladığı gelen haberler arasında.

Bir çelişkiye dikkati çekmeden geçmeyelim. Aynı gazetenin Pazar günü editörü Jens Kaiser de, geçmiş tarihte Hz.İsa’yı konu alan karikatürlerin yayımlanması yönünde getirilen teklifleri Jyllands-Posten okuyucularının çizimlerden hoşlanmayacakları ve halk protestosuna neden olacağı gerekçesiyle reddetmişti. Bu durumda Hz.Muhammed karikatürlerinin yayımlanmasının sadece ifade ve basın özgürlüğü ile ilgili olduğu savı ne kadar daha savunulanabilir? Yayımlanması teklif edilen Hz.İsa karikatürlerinin neler olduğu ve niye yayımlanmadıklarının da basın önünde açıkça tartışılması gerekirdi. İfade ve basın özgürlüğünün konulara ve hedeflenen amaca bağlı olarak göreceli uygulanması Batı kamuoyunun manipüle edilmeye çalışıldığını ve hatta gelinen noktada yaratılan İslamofobi açısından başarı sağladığını söylemek yanlış olmayacaktır. Karikatürist Westergaard’a verilen ödül töreni sırasında yaptığı konuşmada “Karikatüristlerin düşündüklerini çizmeye hakkı var mı?” sorusunu dile getiren ve yanıtı “Evet, var” olan Merkel’in, Hz.İsa karikatürleri yayımlanmayanların düşündüklerini çizme hakkına uygulanan sansür konusundaki görüşleri ne acaba?

İlkeli gazeteci Rose basına verdiği bir demecinde, “ırkçı” olarak yorumlanabileceği gerekçesiyle İsrail’in eski Başbakanı Ariel Sharon’u Filistinli bir bebeği boğazlarken gösteren karikatürünü yayımlamayacağını itiraf ediyor. Yani, oto sansür uyguluyor. Eğer, Hz.Muhammed karikatürlerinde İslam’ın karalanarak bütün Müslümanların şiddet eğilimli olduğu genellemesinde bulunulurken, belli bir dine inananların hedef gösterilmesi “ırkçı”lık sayılmıyorsa, İsrailliler’in de karikatürün mizahi üslubuna ve düşündüklerini çizme hakkına alışması gerektiğini Rose’a birisinin hatırlatması gerekiyor.

2005 yılında yayımlanan ve beş yıl aradan sonra kitabı basılarak yeniden gündeme taşınan karikatürler ile ilgili olarak Petras ve Eastman-Abaya tarafından dile getirilen ve halen güncelliğini koruyan yanıtlanmamış soruları yorumsuz olarak size sunuyoruz:

-Karikatürler neden Danimarka’da basıldı?
-Karikatürlerin çizilmesini, seçilmesini ve basılmasını sağlayan Jyllands-Posten gazetesi kültür editörü Flemming Rose’un siyasi geçmişi nedir?
-Karikatürlerin basılması ve çoğaltılmasının zamanlaması dönemin hangi gündemiyle çakışmaktadır?
-Karikatürlerin yayımlanmasından ve akabinde Arap/İslam ve Batı arasında yaşanan çatışmadan kim fayda sağlamaktadır?
-Arap/İslam protestolarla ilgili siyasi görüşleri nelerdir?
-İsrail gizli servisi Mossad’ın Batı-İslam/Arap çatışmasının kışkırtılmasındaki etkisi nedir? Gelinen aşama ve yaşananlar Mossad’ın beklentilerini ne oranda karşıladı?

Diplomatik Gözlem Gazetesi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder